Grigorios kapısı oynuyor
İlmik boyna geçerken verilen nefes
Akan gözyaşları, dökülen salya
“Rabbim!” feryadıyla fırlayan kan
Güneşin altında hepsi sıvanmış
Ta ki halatların koyu izlerine kadar
İzlerin uzaklaşan yanında
Cesedi sürükleyen fayton
Arnavut kaldırımlarında et parçaları
İkinci bir Aşil nefreti
Ve Haliç’in dibindeki Patrik
Koca kilise oynuyor
Anne rahminin ıslaklığındaki tütsü
Siyah fesli ruhbanların gözlerinde
Kılıcını indiren Mikail’in güveni
Tanıdık makamlardan yükseldikçe
Minberin yapraklarını sallayan ezgi
Ve tahtın üzerinden kesin bir emir
“Çalmayacaksın!”
Taht altından
Patriğin kartallı tacı altından
İkona altından, haç altından, mumluk altından
Mumluğun üzerinde, yatsı ezanı duyulan
Açık pencerenin pervazı altından
Tüm bu servet bir marangozun şanı altından
Ve gözden uzak bir köşede
Koyu gözleri hayretle açılmış
Elleri bağlı, ihanete uğramış
İsa’nın çilesi
Cemaat oynuyor
Manikürlü tırnakları
Sofu duaların eşliğinde
Gösterişli bir tevekkülle
Oynaşıyorlar
Sevgilim
Bu cemaatin bir parçası
Pesleşen her bir notayla
Çarmıhını taşıyan İsa’nın zorluğuyla
Yavaş ve parıltıyla sürünen
Bir gözyaşı döküyor
Suratında anlamış bir ifade asılı
Ben oynuyorum
Giydiğim mintan kurt derisinden
Gözlerimi devirip yakındığım bu tepe
“Bursa’dan, Konya’dan, İzmir’den…”
Ancak başımın yüksekliğinde
Uzak bir yerlerde çanlar çalıyor
Gözlerimi bir kadının kalçalarından çekmeye çalışıyorum
Grigorios kapısı oynuyor
Koca kilise oynuyor
Cemaat oynuyor
Ben oynuyorum
Oynuyoruz da dünya dönüyor
Gözlerimi bir bir kapatıyorum
Comments