Aidiyet: Ait olma, ilişkinlik (isim). Dört hece yedi harften oluşan bu kelime hepimiz için farklı anlamlar ifade ediyor muhakkak. Kimisi hiçbir yere ve beşere aidiyet duygusu taşımazken kimisi de bütün varlığıyla köklerine sıkı sıkıya bağlıdır. Benim için aidiyet duygusunu tamamen karşılayan kelime ise doğup büyüdüğüm yer olan Beykoz’la anlam bulur. Beni ben yapan ömrümde uzun süreli bir uzaklaşma yaşamadığım bu yerde annem ve babam da doğmuş, büyümüş ve köklerini sağlamlaştırmak üzere evlenmişlerdir. Ben de ilk adımlarımı bu semtte attım, burada okula gittim ve burada görev yapıyorum. Belki de bu bir vefa borcudur bilemiyorum ama başka yerlere gittiğimde buraya bir özlem duyuyorsam “Ben buraya aidim.” demekle haklıyım değil mi?
İstanbul içinde adeta bir sayfiye yeridir Beykoz. Yeşilin en güzel tonlarını barındıran koruları, ormanları ve köyleriyle; mavi, turkuaz ve laciverti bütünleyen Boğaz manzarasıyla diğer semtlerin keşmekeşinden kolayca sıyrılır. Geleni Kanlıca’da yoğurt yemeden, sahilin tadını aldırmadan, Hidiv Kasrı’na, Mihrabat Korusu’na, Anadolu Kavağı’na uğratmadan uğurlamaz. Belki de sizi öylesine büyük bir sihre bular ki gitmek istemez, Polonezköy’de alırsınız soluğu. Birkaç gün şehirden uzak sakin bir tatili hak etmişsinizdir. Kim bilir belki de Beykoz Çayırı’nda bir tanıdık görür sohbete dalarsınız. Oraya kadar gitmişken Mecidiye Köşkü’ne uğrar tarihin tozlu sayfalarında ufak bir serüven yaşarsınız. Nereye giderseniz gidin sizi çepeçevre saran alabildiğine bir yeşillik eşlik edecektir sizlere. Bu tadı alabilen, huzuru doğada bulabilen herkes için ideal bir mekândır Beykoz. Oldukça eski bir yerleşim yeri olan bu semtte Garipçiler’in en başarılı en çocuksu en haylazı olan Orhan Veli de doğmuştur. Yalıköy yokuşundaki sanatçının doğmuş olduğu ev, sanatçının bebeklik ve çocukluk dönemlerine şahit olmanın gururuyla bakar bizlere. Biz Beykoz’daki sanatseverler o evin bir müze veyahut anı evi haline geleceği günleri beklerken oradan biraz uzakta Yazı Makinemiz Ahmet Mithat Efendi’nin yalısı tüm ihtişamıyla bizlere göz kırpar. Gazetesinden evine gelen Ahmet Mithat’ın bütün yorgunluğunu Beykoz sahilinin dalga sesleri ve bu ev gidermiştir belki de. Ahmet Mithat Efendi’nin en üretken dönemlerinin yaşandığı bu evde şimdilerde onun izlerini bulamamak hüznü, içimizi burkar. Ancak semtimizin sembol yapılarından biri olan bu yalı geçmişin izlerini taşıması bakımından çok önemlidir. Geçmişin izleri demişken Anadolu Hisarı’nın burçları arasından Göksu’ya ulaştığımızda bir zamanlar burada yaşanan seyranları düşünerek Boğaz manzarasını seyretme keyfine erişiriz. Göksu Nehri kenarına toplanmış olan irili ufaklı pek çok mekânda huzuru bulmak mümkündür.
Diğer İstanbul semtlerinden en büyük farkı olan kaostan uzak sakinliği ile tanınan bu yere ister istemez objektif olamıyorum. İstanbul’un başlı başına mükemmeliyetle örülü birçok bölgesinden biri olan Beykoz’u bu sayımız için seçtim. Umarım bu güzellikleri sizler de yerinde görmek istersiniz.
Comments